21. yy.’a girilirken uluslararası
ilişkiler sahnesinin aktörleri iyiden iyiye kalabalıklaşmış ve devletlerin
dışında yeni birimler son derece iddialı roller üstlenmeye başlamışlardır.
Uluslararası sistemin
bu yeni aktörleri bir yandan ekonomik ilişkilere
direkt olarak etki ederken, diğer yandan da siyasi, kültürel
ve sosyal etkileşimleri yönlendirme eğilimine girmişlerdir.
Globalleşen dünyamızın en güçlü
aktörleri olarak devletin sınırlarını zorlamaya başlayan şirketler uluslararası
ilişkiler alanında teorik yaklaşımların hemen hepsinde yerini almıştır.
Şirketlerin global sistemde rol oynayan
aktörler anlamında en yaygın ad “çok uluslu şirketler” biçimindedir. Richard
Robinson’a göre global düzeyde faaliyetlerde bulunan çok uluslu bu kuruluşlar;
a)
Sermayenin hangi alanlara yöneltileceği,
sermayenin anavatanı olan ülkede belirlenen ve yerli şirketlerde hemen hemen aynı
politikalarla yönetilen çok uluslu şirketler
b)
Yatırım politikaları sermayenin kökeni olan
ülkedeki merkezden belirlenmekle birlikte uluslararası piyasalara girebilmek için
“her türlü uygulamaya açık” olan şirketler
c)
Herhangi bir ülkeye bağlı olmayan çeşitli
uluslardaki sermayedarların oluşturdukları “uluslar arası şirketler”
d)
Uluslararası bir kuruluş tarafından kontrol
edilen “uluslarüstü şirketler”
Çok Uluslu Şirketlerin Anlamı
1-Çok uluslu şirket, birden çok ülkede
iktisadi faaliyetlerde(yatırımlarda) bulunan, fakat üretimle ilgili kararları, bir tek
merkezden güden ve sardığı şirketlerin yönetimlerini etkileyen dev bir şirket tir.
Mülkiyet ve yönetim tek bir merkezde toplanmaktadır.
2- Günün birinde geleceği ele geçirmek
için tasarlanan en güçlü insan örgütüdür.
Tüm dünyayı fırsatlar için tarayarak kaynaklarını ülkeden ülkeye, endüstriden
endüstriye kaydırarak ve en üst teki amacını basitleştirerek eşsiz bir güç
kuruluşu haline gelmiştir.
Şirketlerin önceleri yerel ticari
faaliyetlerinin bir unsuru iken sonraları devletlerin politik çıkarlarını sağlamak
amacıyla kullanılan sonrasında ise 19.
yy’ın sonlarına doğru modern endüstri şirketlerine dönüşerek 20.yy’dan
itibaren devletlerle rekabet eder hale gelmesi onu sistemin aktörlerinden biri haline
getirmiştir.
Tarihsel Süreç ve Özellikleri
Coğrafi keşiflerden sonra bu tür şirketlere ilkel halde rastlamaktayız.
Yeni yerler keşfetmiş olan kişiler toprakları alarak işletiyor, kendisine ait olmayan
topraklarda oradaki yerli halkı çalıştırarak elde edilen gelirin büyük bir
kısmını anavatanına gönderiyor. İlk şirketler altın aramak amacıyla araştırma
yapıyorlar. Sonra sıra zenginleşen
şirketlerin kendi kültürlerini (özel mülkiyet ,ferdiyetçilik) yerli halka zaman
zaman zor kullanarak uyguluyor ve toplumun sosyal ekonomik ve kültürel hayatını
değiştiriyorlar.
Bugünkü anlamda ilk modern şirketler
Almanya’da (1863-Bayer), Fransa’da (1893-Michelin) ve İngiltere’de (Lever-1890) vb
ortaya çıkmış ve yüksek gümrük tarifeleri nedeniyle ihracattaki güçlükleri hafifletmek kaygısıyla yabancı ülkelerde
yatırım yapma yoluna gitmişlerdir.
Yabancı ülkelere akan sermaye, ucuz
işgücü, yeni pazarlar ve yeni ekonomik ve politik etki alanları keşfedince de
çokuluslu olarak şirketleşme cazip hale gelmiştir.20.yy’da gittikçe daha büyüyen şirketler için, teknolojinin sürekli gelişen
çizgisi, merkezle alt şubeler arasındaki iletişim de kolaylaşıp ucuzlayınca, en
önemli itici güç haline gelmiştir. “Sermayenin
fiyatının en ucuz olduğu yerde elde edilmesi ve en yüksek karı getireceği yerde
kullanılmasıdır” felsefesiyle ekonomik faaliyetlerini yönlendiren çok uluslu
şirketler, zaman zaman ekonomik boyutu aşan siyasi amaçlar gütmüşler, ekonomik
açıdan zarar görme pahasına uzun vadeli stratejiler uygulamışlardır.
Çok uluslu şirketleri tanımlamaya
yarayacak iki belirleyici özellik;
1-Birden fazla ülkede uzmanlaştığı
dalın doğrultusunda şu veya bu tarzda doğrudan yatırımlarda bulunmaktadır.
2-Bu işlemlerini, halde ve gelecekte cari yönetimin seviyesinde veya uluslar arası,
uzun vadeli bir perspektifin stratejisinde ele almaktadır.
Diğer bir görüşe göre;
a) Tarihsel olarak belirleyici
unsurun “ekonomik güç” olması avantajı Peter Drucker’a göre “Bir ülke ne kadar büyük, güçlü ve verimli
olursa olsun, dünya pazarındaki konumu için başkalarıyla rekabet halindedir. Aslında
tek başına hiçbir ülke teknolojide, yönetimde, yenileşmede, tasarımda, rekabet
üstünlüğünü uzun süre korumayı bekleyemez; ama uluslarlaşırı bir şirket
bütün ülkelerde iş yapar ve bütün ülkelerde kendini rahat hisseder.”
Devletlerin denetim yetkisi ve şirketlerin
buna karşı direnmeleri zaman içerisinde farklı biçimlere bürünmüştür:
-Şirketlerin egemenliği
-Şirketlerle ev sahibi ülkelerin karşı
karşıya geldiği dönem
-Şirketlerle ev sahibi ülkeler arası
müzakereler
1980’li yıllarla beraber az gelişmiş
ülkelerde ideolojik yumuşamanın ortaya çıkması ve şirketlerin de ekonomik
faaliyetlerini siyasal müdahalelerin önüne çıkarması hükümetlerle şirketlerin
ilişkilerini daha ılımlı bir havaya getirmiştir.
b)
Belirli toprak alanına bağımlı
olmayışlarıdır.Barnett’e göre “İşletme
amaçları açısından bir ülkeyi diğerinden ayıran sınırlar ekvator çizgisinden
daha fazla gerçek değildir.” Hesap vereceği bir kamuoyuna sahip olmamasının,
herhangi bir ideoloji ya da rejim saplantısının bulunmamasının avantajlarını
kullanabilmekte ve hükümetlerin uzun prosedürler içerisinde yapabileceği bazı
faaliyetleri rahatça gerçekleştirebilmektedirler.
c) Ekonomik
bir birim olarak dünya ekonomisinin işleyişine etki dereceleri,
Şirketler arasında bütünleşme,
işbirliği ve stratejik bağların gittikçe artması, ortak girişimler, personel
değiş-tokuşu, ortak proje gibi yollarla yalın bağlar kurulması ekonomik
ilişkilerdeki yeni eğilimleri gözler önüne sermektedir.
(Kapitalist ülkelerin, ulusal sınırları
içinde görülen ve yaygınlaşan bu şirket birleşmeleri satınalma ve birleşmeler,
büyümeleri, uluslararası alanda da hızla sürdürülmektedir. A.B.D.’li şirketler
Avrupa’da, Avrupa veya Japon şirketleri, A.B.D.’nde yeni nitelikler yansıtan
şirketler oluşturmaktadırlar. Aralarında kıyasıya rekabet yaşanmaktadır. Bir
yandan ulusal pazarlar üzerinde, oluşturulan tekellerle, etkin bir egemenlik kurarken,
diğer yandan uluslararası piyasalara
girmeye,tutunma ve egemen olarak sürmeyi hedeflemektedirler. 1950-1965 arasında 2000
A.B.D. şirketi 600 Avrupalı şirketi satın almıştır.
Bütünleşmelerin
Şirketler Bakımından Yararları
-
Büyük şirket, piyasa
maliyetlerini, büyük ölçülerde, tasarruf etmeye olanak veren bir araçtır.
-
Büyük şirket, icatların
icadını yakalamaya olanak veren yöntemleri geliştirebilmektedir.
-
Tekellere ve uluslar arası
sermaye piyasalarının, istikrarsızlıklarına, bu tür şirketler, ham madde
üretiminde, doğrudan yatırımlarla, karşılık verebilecek olanaklara
kavuşabilmektedirler.
-
Yabancı bir ülkenin imalat
sanayiinde yapılacak doğrudan bir yatırım, teşebbüsü, rekabete karşı korumakta ve
teknolojik üstünlükleri ile farklılaştırabildiği ürünleri aracılığında,
karlarını, azamileştirme olanaklarına kavuşabilmektedirler.
Şirketleri globalleşmeye iten etkenlerin
arasında yüksek araştırma ve geliştirme maliyetlerini paylaşma düşüncesi,
sınırlı sayıdaki nitelikli ve yetenekli bilim adamlarından ortaklaşa
faydalanılması eğilimi ile global düzeyde iletim ağı yaratma vb. sayılabilir.
Çok Uluslu şirketlerin ana amacı evrensel
karı maksimize edecek şekilde dünya çapında
ekonomik faaliyetleri bütünleştirmek ve organize etmektir; global
şirket her parçasının hizmet etmesi beklenen organik
bir yapıdır.
d)
Siyasi otoritenin merkezi denetimi altında bulunan
insan topluluklarını, belli bir ürünün satın alınabilecek kadar iyi olduğuna ikna
etmekten, onları hangi siyasi kadrolarca yönetilmeleri halinde kendileri için iyi
olacağını inandırmaya veya o toplulukları ulusal alışkanlık ve geleneklerinin
dışında global kültürle bütünleştirmeye kadar uzanan bir çerçevede
gerçekleştirebilmektedir. Şirketlerin özellikle medya kanalıyla benimsettikleri ve
dünya çapında yaygınlaştırdıkları ortak kültür,(kimi kez hamburger...)
öncelikle çocuklardan başlayarak, tüm toplumları etkilemekte ve her ülkede kendi
faaliyet alanını yaratmaktadır.
(Louis
Wells çok uluslu şirketlerin hükümetlerle ittifak oluşturabilecek gibi göründüğü
nü söylerken bu ittifakların çok uzun süreli olmayacağını zamanla
farklılaşacağını söyler.)
Global şirketler kısa vadeli ticari
kazançlar yerine, uzun vadeli ekonomik üstünlükler elde etmeye çalışan ve bu
yüzden faaliyet alanlarını mümkün olduğunca geniş tutan, örgütlenme düzeyleri
yüksek aktörlerdir.
Çok Uluslu Şirketlerin Ekonomik Gücü
ve Az Gelişmiş Ülkeler
1970’li yıllarda Birleşmiş Milletlerin
yaptığı araştırmalara göre, Ç.U.Ş.’in yatırımlarda bulundukları ülkelerdeki
yıllık büyüme hızları, %10 dolayındadır. “Hudson” Enstitüsü’nün
yaptığı araştırmaya göre uluslar arası ticaret %7.5 dolayında olacaktır. Oysa
Ç.U.Ş.’in iş hacmi %10’nun altına
düşmemiştir.
Uluslar arası yetkili örgütlerin 1977
yılı itibari yaptıkları araştırmalara göre –200 sanayi şirketi incelenmiştir-
şirketlerin toplan satışları 853 milyar hesap
birimidir.
Çok Uluslu Şirketlerin Sağladığı
Avantajlar
Ekonomik
Avantajlar
a) Kaynakların
optimal tahsisine olanak vermekte ve üretilen mallar uluslar arası boyutlarda
piyasaların güçlüğünü aşabilmektedirler.
b)
Yasaların ve gümrük duvarları gibi, kurallar ile
sınırlanan ihracat Ç.U.Ş. formülü ile gümrük duvarları ve diğer mali, hukuki
engeller aşar, piyasalar kazanıp, kar oranları yükseltirler.
c)
Dünya ticaret hacmi yükselmektedir.
d)
Gelişmeyi finanse edecek yatırım sermayesinin
birikmesine yardımcı olmaktadır.
e)
Milli gelir ve ekonomik gelişme arttırır.
f)
Uluslar arası borca fayda sağlayıp,
borçları finanse ederler.
g)
Pazarlama ustalıklarını ve kitlesel reklamcılık
metotlarını dünya çapında yayarlar
h)
Karşılaştırmalı üstünlük prensibine göre
üretimi teşvik yoluyla ürün maliyetlerini azaltırlar.
Teknolojik faydalar
a)
Yeni mallar üreterek üretimin uluslar arasılaşma
vasıtasıyla satış imkanlarını yaygınlaştırırlar.
b)
Teknolojik yenilikleri sağlayan araştırma
geliştirmenin altında imzaları vardır.
c)
Az gelişmiş ülkelere, gelişmiş
teknolojileri tanıtır ve dağıtırlar.
Sosyal faydalar
a)
İşçilerin eğitimini teşvik ederler.
b)
İstihdam yaratılmaktadır.
c)
Gelir ve refah yaratırlar.
d)
Uluslar arası ekonominin kültürün ve ticareti
yöneten kuralların globalizasyonunu hızlandırırlar.
Dezavantajlar
Ekonomik olumsuzluklar
a)
Rekabet ve serbest girişimi azaltan oligopolistik
kümeleşmeleri arttırırlar.
b)
Üçüncü dünya ülkelerini birinci dünya
ülkelerine bağımlı hale getirip, küçük çaptaki sanayileri ve teknik
uzmanlaşmaların gelişimini engeller.
c)
Borçlu yaratır, onu borcu sağlayana
bağımlı hale getirir.
d)
Ev sahibi ülke içindeki sermayesini arttırır,ev
sahibi ülkelere ihracat karlarını da yükseltir.
e)
Uluslar arası piyasalarda elde edilebilir
hammaddelerin arzını sınırlar.
f)
Enflasyona katkıda bulunan kartellerin
yaratılmasına ortak olurlar.
g)
Ürünlerin üretimini tekelleştirir, dünya
piyasalarında dağıtımını denetleyerek ele geçirilmelerini sınırlandırırlar.
Teknolojik olumsuzluklar
a)
Az gelişmiş ülkelere uygun olmayan teknoloji ihraç
ederler.
Sosyal olumsuzluklar
a)
Çalışanlara verilen ücretleri sınırlarlar.
b)
Emek rekabetini piyasadan uzaklaştırarak istihdamı
azaltırlar.
c)
Zengin ve fakir uluslar arasındaki uçurumu
genişletirler.
d)
Yerel elitlerin refahını fakirlerin aleyhine
arttırırlar.
e)
İstikrar ve düzen adına baskıcı rejimleri
desteklerler.
f)
Ulusal egemenliğe başkaldırıp
ulus-devlet otonomisini tehlikeye atarlar.
g)
Yerel kültür ve ulusal farklılıkları yerine
tüketim yönünde değerlerin baskın olduğu homojenize bir dünya kültürü bırakacak
şekilde aşındırırlar.
Özet
1-Dünyada 35000 global şirket ve ona
bağlı 147200 şubesi bulunmaktadır.
2-Dışa yatırım akışı 225 milyar dolar
civarındadır.
3-Teknolojinin gelişimi ve iletişim
imkanlarının artması şirketleri daha az maliyetle çalışır hale getirdiği gibi,
kitleleri etkileme açısından da avantajlı duruma sokmuştur.
4-Şirketlerin ellerinde bulunan mali güç,
siyasal iktidarların seçiminde direkt olarak etkide bulunmalarını sağladığı gibi
kişisel çıkarlara yönelik yaklaşımlarda siyasi iktidarlar üzerinde dolaylı etkiler
yaratmalarına yardımcı olmaktadır.
5-21.yy’ da uluslar arası rekabet askeri
cesaretten çok ekonomik temelli olacaktır.
6-Dünya düzeyinde çeşitli etnik
farklılıklar ve toplumsal çelişkiler yüzünden pek çok devlet otorite
sıkıntısına düştüğü halde şirketler, maliyetlerini ve kökenlerini bir yana
bırakarak birleşmekte ve güçlenmektedir.
7-Liberal rejimlere meydan okuyan ve
kapitalist sisteme direnen sosyalist rejimlerin başarısızlığa uğraması,
şirketlerin faaliyet alanlarını ve pazarlarını genişletmiştir.
21.yy’a damgasını vurmaya hazırlanan,
muazzam bir örgütlülük ve mali potansiyele sahip ekonomik nitelikli aktörlerdir. Bu
şirketlerin yöneticileri, insanların nerede
yaşadığı, ne iş yaptığı, eğer varsa ne iş yapacakları, ne yiyip ne içecekleri,
ne giyecekleri...konusunda egemen hükümetlerden daha fazla yetkiye sahip olacaklardır.
kaynak : 5mworld online dergi kaynakları
|